Şâir, Üsküp’te doğdu. Asıl adı Mehmed Âgâh’tır. Babası adliye memurlarından Nİşli İbrahim Naci Bey, annesi Nakiye Hanım’dır. İlk öğrenimini Üsküp’te yaptı. Orta öğrenimine Selanik’te başlayıp 1902’de geldiği İstanbul’da Vefa Li-sesi’nde tamamladı. 1903’te Fransa’ya gitti. Bir kasaba okulunda bir yıl Fransızca öğrendikten sonra Paris’te Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okudu. 1912’de İstanbul’a gelerek üniversitede çeşitli dersler verdi. (1915-1923). Urfa milletvekili otdu (1923). Varşova ve Madrit elçiliklerine tâyin edildi. Sonra Tekirdağ (1935-1942) ve İstanbul (1943-1946) milletvekilliklerinde bulundu. Büyükelçi olarak Pakistan’a gitti (1948), bir yıl sonra emekli olarak İstanbul’a döndü. İstanbul’da öldü. Kabri Rumelihisarı Mezarlığı’ndadır.
XX’inci asrın en büyük Türk şairlerindendir, ilk şiirlerinde Servet-i Fünun şâirlerinin etkisi vardır. Bu şiirler Irtika ve Malûmat dergilerinde yayınlanmıştır. Fransa’ya gidince Bodlaire ve Verlaine gibi şâirleri okuyarak Batı şiirini tanıdı. Albert Sorei’in tarih derslerinin etkisi ile de millî tarihe yöneldi. Dîvan şiirini Batı şiirinin bütünlük anlayışı içinde ele alarak yeni şiirler yazdı. Yahya Kemâl, Osmanlı kültür ve medeniyetine hayrandır. İstanbul’u bu medeniyetin sembolü olarak görmüş, eserlerinde bu şehri semt semt anlatmıştır. Şiirlerinde duygu, düşünce ve hayâli ustaca kaynaştır-mıştır. Aşk, tabiat, deniz, sonsuzluk, ölüm ve kahramanlık temaiarını işlemiştir. Şiirin iç ahengini ön plana almış, mûsikîye büyük önem vermiştir. Bu yüzden şiirlerinin tamamını (Ok şürı hâriç) aruz vezni İle yazmıştır. Dilde mûsikîyi de Osmanlıca’da ve yaşayan Türkçe’de en çok kullanılan, müzikal değeri olan kelimeleri tercih ederek sağlamıştır. Şiirleri ifade bakımından yeni, ruh bakımından tarihî ve millî özellik gösterir. Türk tarihini 1071 Malazgirt Savaşı’ndan geriye götürmez, topraklarımızı da Osmanlı sınırları dışında görmez. Son zamanların en iyi rubâî şâiridir. Mensur eserlerinde onu usta bir yazar olarak aörürüz.
Yahya Kemal Beyatlı; Millî Edebiyat Dönemi’nde, bağımsız bir çizgide, saf şiir anlayışıyla şiirler yazmış ve bu çizgisini Cumhuriyet Dönemi’nde de devam ettirmiştir. Batı şiirinden yararlanan, şiirinde parnasizm ve sembolizm etkisi görülen şair, yalın bir dille yazdığı Sessiz Gemi adlı şiirinde betimleyici bir anlatım tutumu sergilemiştir. Sözün anlatım gücünü artırmak için bu şiirde “Artık demir almak günü gelmişse zamandan, / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.“ dizelerinde olduğu gibi hayallerden, imgelerden, izlenimlerden, birtakım benzetme ve mecazlardan yararlanmıştır.
Eserleri:
1. Şiirlerini önce Yeni Mecmua’da (1918) yayımladı. Sonra Dergâh, Şâir, Nedim,” Büyük_Mecmua, Tavus, İnsan, Akademi, Fotomagazin, İstanbul, Âiie, Hayat, İstanbul Haftası gibi dergiier iie Akşam, Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerinde yayımlandı. Şiirler ve nesirleri, ölümünden sonra Yahya Kemâl Enstitüsü tarafından neşredildi. Bunlar: 1 Kendi Gök Kubbemiz (1961), 2. Eski Şiirin Rüzgârıyle (1962), 3. Rubailer- Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş (1963), 4. Aziz İstanbul (Nesir, 1964), 5. Eğil Dağlar (Millî Mücâdele yazıları, 1966), 6. Siyâsî Hikâyeler (1968), 7. Siyâsî ve Edebî Portreler (1968), 8. Edebiyata Dâir (1971), 9. Çocukluğum, Gençliğim, SiyasîveEdebîHâtırâlarım(1973),10.Târİh Musahabeleri (1975), 11. Bitmemiş Şiirler (1976), 12. Mektuplar-Makaleler (1977). Şâir hakkında elliye yakın kitap yayımlanmıştır.