Deyimler Sözlüğü (P Harfi) Başlayan

OdevTest
OdevTest
Kasım 18, 2018

P Harfi ile Başlayan Deyimler

Pabucu dama atılmak: Kendisinden üstün birinin çıkmasıyla gözden düşmek, değer ve itibarını kaybetmek. “Yeni bir elektrikçi aldılar, desene Murat’ın pabucu dama atıldı.”

Pabucunu ters giydirmek: Güç bir duruma düşürerek telaşlandırmak, bu telaşla kaçmasına sebep olmak. “El oğlu bu, adama pabucunu ters giydirir, tetikte olmalı insan.”

Pabuç bırakmamak: Yılmamak, korkmayıp yapacağından vazgeçmemek. “Ben öyle olur olmaz insanlara pabuç bırakmam.”

Pabuç pahalı: Girişilen işin tehlikeli olduğunu anlatmak için kullanılır. “Baktı ki pabuç pahalı, hemen geri döndü.”

Paçaları sıvamak: Bir işi yapmak için hazırlanmak. “Bir an önce paçaları sıvayıp işe başlamak istiyordu.”

Paçası düşük: Giyimine, kılık kıyafetine pek dikkat etmeyen, sünepe.

Paçayı kaptırmak: 1. Yakalanmak, ele geçmek. 2. Giriştiği işten vazgeçmek istediği halde kendini kurtaramamak. 3. Dilediği gibi davranamamak. “Paçayı kaptırdık bir kere, yakamızı kurtaramıyoruz.”

Paçavrasını çıkarmak: Çok hırpalamak, sağlam yerini koymamak, işe yaramaz bir duruma getirmek. “Beş kişiydiler, adamın paçavrasını çıkardılar.”

Paçayı kurtarmak: Bir ilişkiden veya önce girişip sonra pişman olduğu bir işten yakasını sıyırmak. “Çok şükür şu belalı işten paçayı kurtardık.”

Paha biçilmez: Çok pahalı, kıymeti ölçülemeyecek kadar yüksek. “Paha biçilemez tablolar sergilenmişti.”

Pahalıya mal olmak: Kolay elde edilememek; para, özveri ve emek gerektirmek; zarara ve sıkıntıya yol açmak. “Bu ev size pahalıya mal olsa gerek.”

Palas pandıras: Acele olarak, hazırlanmaya zaman bulamadan. “Palas pandıras evden çıkmak zorunda kaldık.”

Palavra atmak: Abartarak söylemek, yalan söylemek, olmayacak şeylerden söz etmek.

Paldır küldür: 1. Büyük bir gürültü ile. 2. Ansızın ve kurallara uymaksızın. “Paldır küldür merdivenlerden inmeye başladılar.”

Pamuk ipliği ile bağlamak: Etkisi az sürecek, köksüz, geçici bir çözüm yolu bulmak.

Paniğe kapılmak: Çok korkmak, telâşa sürüklenmek. “Çocuklar paniğe kapılacaklar diye endişeleniyorum.”

Papara yemek: Çok azarlanmak. “Çabuk olun, annemden papara yemek istemiyorum.”

Para babası: Çok zengin, parası bol olan.

Para canlısı: Parayı çok seven, paraya düşkün.

Para çekmek: 1. Banka veya benzeri bir yere yatırılmış parayı geri almak. 2. Bir kimseden çeşitli yollarla para sızdırmak.

Para dökmek: Bir şey için çok para harcamak. “Düğün için az para dökmedi.”

Para etmemek: 1. İşe yaramamak, etkili olmamak. 2. Değeri pahasına satılamamak. “Bu malların para edeceğini sanmıyorum.”

Parasını sokağa atmak: Değeri olmayan bir işe ya da mala para vermek.

Para kesmek: 1. Çok para kazanmak. 2. Devletin çok para basması. “Bizim büfe âdeta para kesiyor.”

Para sızdırmak: Kandırarak, zorlayarak birinden para almak. “Kabadayılar esnaftan az para sızdırmadılar.”

Para tutmak: 1. Parasını idareli harcayıp kalanını biriktirmek. 2. Satın alınan şeyin karşılığını para olarak hesaplamak. “Aldığımız eşyaların hepsi kaç para tuttu dersiniz?”

Paraya çevirmek: Bir malı verip yerine para almak. “Gidin, şu dolapları paraya çevirin de gelin.”

Paraya kıymak: Gereken yerde para harcamaktan kaçınmamak.

Paraya para dememek: 1. Çok para kazanmak. 2. Bol para harcamak. 3. Elde olan parayı az bulmak.

Para yapmak: Para kazanıp biriktirmek. “Gurbete para yapmaya gitti.”

Para yedirmek: İşini yaptırmak için birilerine kanunsuz, hak etmedikleri parayı vermek; rüşvet vermek. “O binayı yaptırmak için belediyeye az para yedirmediler.”

Para yemek: 1. Çok para harcamak. 2. Rüşvet yemek, görevini kötüye kullanıp bir iş yapmak için birinden para almak. “İnsanlar artık açıktan para yiyorlar.”

Parmağı ağzında kalmak: Çok şaşırmak, hayrete düşmek.

Parmağına dolamak: Bir konuyu her fırsatta, her yerde ele alıp konuşmak, o konu ile uğraşmak.

Parmağında oynatmak: Birine her istediğini yaptırmak, onu kukla gibi kullanmak. “Beni parmağında oynatamayacaksın artık.”

Parmağını bile oynatmamak: Hiç tepki göstermemek, kayıtsız kalmak. “Beni dövdüler ama o parmağını bile oynatmadı.”

Parmak basmak: 1. Bir nokta üzerine dikkati ya da ilgiyi çekmek. 2. İmza yerine parmağını mürekkebe batırarak bir yere bastırmak.

Parmak hesabı: 1. Parmakları kullanmak suretiyle yapılan hesap. 2. Hece vezni. “Bizim bakkal hâlâ parmak hesabı yapıyor.”

Parmak ısırmak: Büyük şaşkınlık duymak, hayrete düşmek. “Yaptığım tatlıyı görünce parmaklarını ısıracaklar.”

Parmak kaldırmak: 1. Olumlu oy vermek için el kaldırmak. 2. Bir toplulukta söz istemek için işaret parmağını kaldırıp diğerlerini yumarak el kaldırmak . “Parmak kaldırarak söz istemeyi öğrenin artık!”

Parmakla gösterilmek: 1. Bir şey az bulunmak. 2. Seçkin, ünlü olmak. “O, çevresinde parmakla gösterilen bir adamdı.”

Parmaklarını yemek: Bir yemeğin çok lezzetli olduğunu anlatmak için kullanılır. “Böreği değil, parmaklarımızı yedik âdeta.”

1 2
LGS SINAVINA KALAN SÜRE
6 HAZİRAN 2021
UA-110949892-2